Antik Epidavros, lüks ve gerçek bir şifa merkezi

Tiyatro 

Tapınak en parlak çağını Helenistik Dönem’e denk gelen M. Ö. 4. Yüzyılda, 6.000 kişilik seyirci kapasitesiye sahip tiyatrosuyla yaşamıştır. Yeni sahibi Asklepion sayesinde zaman içerisinde seyirci kapasitesini daha da artırmıştır. Temel olarak tiyatro, hastaların, ruhsal tedavi görenlerin iyileşmesi sürecinde eğlence merkezi olarak Kabul ediliyordu. Üzerinden iki bin yıl geçmesine rağmen kültürel siteyi ziyaret eden konuklar, hala o günün heyecanını yaşamakta, zaman zaman trajedi ve komedi oyunları sergilenmekte, tiyatronun akustik ses dağılımı eğlenceli bir armağan gibi gelmektedir. 

Konuk evleri

Tapınağın iç kısımlarına doğru ilerlerken temelde bir hotel olarak hizmet veren Katagogeion sizleri karşılar. Çok sayıda ziyaretçi, çok sayıda hasta, çok sayıda dindar… hepsi de güzel bir uyku için en ideal mekanı aramaktalar. Dolayısıyla beklenti de yüksek olacak. Günümüzde bile bazıları bitki çeşitleri ve ağaçların bulunduğu dört avluya açılan yüz altmış odası ve iki katıyla büyük binalardan birisi olarak Kabul görebilir. Çadırda uyumak istemeyenler için lüks suit odalar mevcuttu. Dolce Vita antik dönemde de hayatın bir parçasıydı. 

Palaestra ve Odeon

Büyük palaestra (gymnasium gibi) tedavilerinin bir aşaması olarak hastaların egzersiz yaptığı bir mekandı. Fakat sadece hastalar için kullanılmadı. Olimpiyat oyunlarında yer alacak sporcuların da idman yaptığı bir yerdi. Hastalar, döneminin en iyi sporcularını izleyerek ayrıca moral buluyorlardı. Romalılar ise şarkı söyleme yarışması ve pandomim gibi gösterilerin gerçekleştiği bir Odeon’u boş avluya inşa etmişlerdi

Stadyum

Epidauros Stadyumu kalıntılarının restore edilmesi özellikle etkileyiciydi. Kültürel siteyi keşfettikçe olimpiyat aktivitelerinin hastaların iyileşmesi ve sağlığına kavuşarak topluma geri kazanılmasında ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Bu alanlar palaestra örneğinde fark edildiği gibi sadece hastalar tarafından kullanılmadı. Festivaller ya da etkinlikler veyahut tapınaklarda ibadet için toplanan her birey, olimpiyat müsabakalarına izleyici olarak katılım sağlayabiliyordu. 

Asklepion Tapınağı

Tıbbın tanrısı Argolida değil Trikala doğumluydu. Fakat halk Asklepion’a duyduğu sempatiden dolayı onu Argolida’nın yerlisi olarak kabul etti. Aynı üne Epidavros da sahip olamaz mıydı? Kutsal alanın artan popülaritesi ile yeni mitlerin ortaya çıkması çok uzun sürmedi ve Asklepion kısa sürede yerel kimlik kazandı. O aynı zamanda tıbbın ekonomik gelir elde edilmesinde de insanlara öncülük etmişti! Bu nedenle kutsal alanın en ayrıcalıklı tapınağının Asklepion’a adanması gayet mantıklıydı. Tapınağın ne kadar büyüleyici olabileceğini onu süsleyen olağanüstü güzelliğe sahip heykellere bakarak hayal edebiliyoruz. Bu eserlerin pek çoğu Atina’daki Ulusal Arkeoloji Müzesis.

Tholos

Antik dünyanın en gizemli binaları arasında muazzam derecede güzel ve zarif bir mimariye sahip Thymele olarak da bilinen Tholos bulunmaktadır. Bazı kalıntılar sitenin müzesinde korunmaktadır.  Binayı ve kullanım amacını tarif eden, hakkında eser bırakan Polykleitos tarafından dizayn edildiğini biliyoruz. Ne yazık ki eser günümüze dek ulaşmadı ve Tholos’a referans olacak herhangi bir kaynağımız olmadığı için kalıntılar hala çözülmeyi bekleyen bir sır olarak beklemektedir. Desteklenen yaygın görüş, anıtsal mezarın gizemli bir tören ile gömülen antik döneme ait bir kahramana ait olduğu yönünde. Devamındaki keşifler bu ihtimali desteklemektedir. 

Enkoimeteria veya Abaton

Tholos’un hemen yanında kutsal alanın tıbbi açıdan ana binası yer alıyor.  Enkoimeteria veya Abaton olarak adlandırılmaktaydı ve hastaların Asklepion’u rüyalarında ziyaret etmeleri için beklediği yerdi. Rahip doktorlar hastaların rüyalarını yorumlar ve buna göre reçete yazarlardı. Dilsiz çocuğun konuşması gibi efsanesi geniş bir döneme yayılan Asklepion mucizelerine referans oluşturan pek çok yazıtın varlığını biliyoruz. Doktorlar Baba’ya tedavinin ücretini ödemek isteyip istemediğini sorduğunda çocuk buna “evet” diyerek yanıt vermişti. Tıp Helenistik dönem (M. Ö. 323 – M.S. 31) boyunca gelişti, batıl inancın yerini bilimsel yaklaşımı esas alan terapiler almaya başladı.